DEVAM: 10. Yolcu Ne
Zaman Tam Namaz Kılar?
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
وَابْنُ
الْمُثَنَّى
وَهَذَا
لَفْظُ ابْنِ
الْمُثَنَّى
قَالَا
حَدَّثَنَا
أَبُو أُسَامَةَ
قَالَ ابْنُ
الْمُثَنَّى
قَالَ
أَخْبَرَنِي عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
مُحَمَّدِ
بْنِ عُمَرَ
بْنِ عَلِيِّ
بْنِ أَبِي
طَالِبٍ عَنْ
أَبِيهِ عَنْ
جَدِّهِ
أَنَّ
عَلِيًّا
رَضِيَ اللَّهُ
عَنْهُ كَانَ
إِذَا
سَافَرَ
سَارَ بَعْدَ
مَا تَغْرُبُ
الشَّمْسُ
حَتَّى تَكَادَ
أَنْ تُظْلِمَ
ثُمَّ
يَنْزِلُ
فَيُصَلِّي
الْمَغْرِبَ
ثُمَّ
يَدْعُوا
بِعَشَائِهِ
فَيَتَعَشَّى
ثُمَّ
يُصَلِّي
الْعِشَاءَ
ثُمَّ يَرْتَحِلُ
وَيَقُولُ
هَكَذَا
كَانَ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَصْنَعُ
قَالَ
عُثْمَانُ
عَنْ عَبْدِ اللَّهِ
بْنِ مُحَمَّدِ
بْنِ عُمَرَ
بْنِ عَلِيٍّ
سَمِعْت أَبَا
دَاوُد
يَقُولُ
وَرَوَى
أُسَامَةُ
بْنُ زَيْدٍ
عَنْ حَفْصِ
بْنِ
عُبَيْدِ
اللَّهِ يَعْنِي
ابْنَ أَنَسِ
بْنِ مَالِكٍ
أَنَّ أَنَسًا
كَانَ
يَجْمَعُ
بَيْنَهُمَا
حِينَ يَغِيبُ
الشَّفَقُ
وَيَقُولُ
كَانَ النَّبِيُّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَصْنَعُ ذَلِكَ
وَرِوَايَةُ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ أَنَسٍ
عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مِثْلُهُ
Abdullah b. Muhammed b.
Ömer b. Ali b. Ebi Tâlib, babası (Muhammed b. Ömer) vasıtasıyla dedesi (Ömer b.
Ali b. Ebi Tâlib)'den rivayet etmiştir ki: Ali (r.a.) bir yolculuğa çıkacağı
zaman güneş battıktan sonra çıkardı. Hava kararacağı zaman (hayvanından) iner
akşamı kılardı. Sonra akşam yemeğini (yemek) isterdi, yedikten sonra da yatsıyı
kılardı. Sonra "işte Resûlulîah (s.a.v.) böyle yapardı" diyerek yola
çıkardı.
(Râvi)
Osman (b. Ebî Şeybe bu hadisi), Abdullah b. Muhammed b. Ömer b. Ali'den diyerek
rivayet etmiştir.
Ebü Ali Ebû Davud'un
(şöyle) dediğini haber verdi: Usame b. Zeyd; Hafs b. Ubeydillah'dan; -Enes b.
Mâlik'in oğlu Ubeydullah'ı kastediyor- rivayetine göre Enes, şafak kaybolup
giderken akşamla yatsıyı birlikte kılar ve; "Peygamber (s.a.v.) işte böyle
yapardı" dermiş.
Ebû Dâvûd dedi ki:
Zührt'nin Enes (r.a.) vasıtasıyla Peygamber (s.a.v.)'den (yaptığı) rivayeti de
böyledir.
Sadece Ebû Dâvûd
rivayet etmiştir.
AÇIKLAMA:
Müellif Ebu Dâvûd bu
hadis-i şerifi hem şeyhi Osman b. Ebî Şeybe'den hem de diğer şeyhi İbn
el-Müsennâ'dan nakletmiştir. Şu farkla ki osman b. Ebî Şeybe bu hadisi
"bize Ebü Üsâme Abdullah b. Muhammed'den nakletti" sözleriyle muan'an
olarak rivayet ettiği halde İbn el-Müsennâ "ahberânî" tâbirini
kullanarak semâ'an rivayet etmiştir. Bilindiği gibi ''İhbar'' denilen
"ahberanâ” tâbiri ''an'ane'' denilen (...den/...dan) tâbirine nisbetle
daha kuvvetli ve sağlamdır. Müellif Ebû Dâvûd, hadisin sonuna ilâve ettiği;
"Osman (bu hadisi) Abdullah b. Muhammed b. Ali'den nakletti"
cümlesiyle bu iki rivayetin arasındaki farka işaret etmek istemiştir. Hadis-i
şerifin bu iki şeyh'ten gelen metninde Ali b. Ebi Tâlib (r.a.)'in akşam namazı
ile yatsıyı nasıl ve ne zaman birleştirdiğine dair kesin bir ifâde yoktur.
Sadece "hava kararacağı sırada" gibi mübhem bir ifade vardır. Bu
ifâdeden Ali (r.a.)'ın Şâfiîlerin dediği gibi yatsı vakti girdikten sonra iki
namazı birden kıldığı anlaşılabileceği gibi Hanefî ulemâsının dediğine uygun
olarak akşamı yatsının önünde kılıp hemen arkasından da yatsıyı kılarak iki
namazın -vaktini değil de- aralarını birleştirdiği de anlaşılabilir.
Ancak musannif Ebû
Dâvûd bu mevzudaki görüşünü kesin olarak belîirımek ve delilîendirmek için
hadisin sonuna Hz. Enes b. Mâlik'ten gelen bir rivayeti ilâve etmek lüzumunu
hissetmiştir. Enes b. Mâlik'in bu hadisine göre Resûl-i Ekrem (s.a.v.) akşam
namazını yatsı vakti girinceye kadar te'hir etmiş ve yatsı vakti girdikten
sonra iki namazı birden kılmıştır. Musannif Ebû Dâvûd bu görüşünü te'yid için
bu kadarla da yetinmemiş Zührî'nin yine Enes b. Mâlik'ten rivayet ettiği aynı
anlamdaki bir hadisi de metnin sonuna İlâve etmiştir. Nitekim daha önce (1219)
numarada da geçen Enes hadisi aşağıdaki kaynaklarda da geçmektedir.[bk. Buhârî,
taksîr; Müslim musâfirîn; Nesâî, mevâkît]
Ancak Hanefî
ulemasından Bedreddin el-Aynî bu mevzuda Hanefî mezhebinin görüşünü şu
sözleriyle savunmuştur: "Bu hadis-i şeriflerde geçen şafak meselesi gerek
sahabe-i kiram, gerekse daha sonra gelen ulemâ arasında ihtilaflıdır.
"Şafaktan maksat, ufuktaki kızıllıktır" diyenler bulunduğu gibi
"ufuktaki beyazlıktır" diyenler de vardır. Resûİullah (s.a.v.)in
akşamla yatsıyı kızıllık kaybolduktan sonra kılmış olması caizdir. Bu takdirde
"şafaktan maksat beyazlıktır..." diyenlerin görüşüne göre akşam
namazı kendi vaktinde kılınmış olur. "Şafaktan maksat kızıllıktır"
diyenlere göre, yatsı namazı da kendi vaktinde kılınmıştır. İşte bu suretle her
iki namaz kendi vaktinde kılınmış olmakla beraber şafak hakkındaki ihtilâfa
bakarak "Bu namazları şafak kaybolduktan sonra toptan kıldı" demek
caizdir. Buna "sureta cem" denir. Vakit itibariyle cemi
değildir."[Umdetu'I-Kaarî, VII, 150.]